Yükleniyor, lütfen bekleyiniz.

Prof. Dr. Ramazan Aras ve Arş. Gör. Yunus Yeşil’in Ortak Makalesi “Antropolojinin 100.Yılında Kuramdan Sahaya Çalışmalar” Kitabında Yayınlandı

03.12.2025
Prof. Dr. Ramazan Aras ve Arş. Gör. Yunus Yeşil’in Ortak Makalesi “Antropolojinin 100.Yılında Kuramdan Sahaya Çalışmalar” Kitabında Yayınlandı
Üniversitemiz Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ramazan Aras ve Arş. Gör. Yunus Yeşil’in birlikte kaleme aldığı “Duygular Üzerinden Toplumu Anlamak: Duygu Antropolojisine Genel Bir Giriş” başlıklı makalesi “Antropolojinin 100. Yılında Kuramdan Sahaya Çalışmalar” kitabında yayınlandı.

İbn Haldun Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ramazan Aras ve Arş. Gör. Yunus Yeşil’in ortak çalışması olan “Duygular Üzerinden Toplumu Anlamak: Duygu Antropolojisine Genel Bir Giriş” başlıklı makale, “Antropolojinin 100. Yılında Kuramdan Sahaya Çalışmalar” kitabında (Hece Yayınları, Editör: Meryem Bulut, 2025) yerini aldı. Makale, duyguların günümüz sosyal bilimlerindeki kritik önemine dikkat çekerek, bu alana teorik ve metodolojik bir giriş yapıyor. 

Duyguların Kültürel Pratikler Aracılığıyla Şekillendiğini Ortaya Koyan Disiplinlerarası Bir Yaklaşım Çağrısı

Prof. Dr. Ramazan Aras ve Arş. Gör. Yunus Yeşil; duyguların tanımlanmasındaki zorluklara değinerek, duyguların biyolojik, psikolojik ve nörolojik boyutlarının yanı sıra özellikle kültürel, yapısal ve toplumsal olarak inşa edilen çok katmanlı yönüne odaklanılması gerektiğini savunuyor. Bu çerçevede, toplumlarda cereyan eden sosyal, kültürel, siyasi ve ekonomik olayların; korku, nefret, güven, öfke gibi kolektif hissiyatlar üzerinden anlaşılma çabasının yeni bir perspektif sunduğu belirtiliyor.

Makale, duygular üzerine düşünmenin felsefi ve dini metinlere kadar uzanan köklü bir tarihsel arka plana sahip olduğunu ortaya koyarken, farklı medeniyet ve kültürlerde duygusal deneyimlerin nasıl dönüşüm geçirdiğine dikkat çekiyor. Çalışmada, sosyal bilimler tarihinde duygulara yönelik ilginin özellikle antropolojide erken dönemde başladığı; klasik sosyologların duyguları büyük teorilerini açıklamak için bir araç olarak kullandığı, erken antropologların ise duyguları kültürel pratiklerin ayrılmaz bir parçası olarak ele aldığı vurgulanıyor.

Son olarak, 1970’lerden itibaren sosyo-kültürel yaklaşımların güç kazanmasıyla duygu çalışmalarının kurumsallaştığını belirten makale, duyguları anlamada etnografinin metodolojik önemini öne çıkarıyor. Hochschild’in duygu emeği kavramı, Rosaldo ve Lutz’un saha çalışmaları ile Behar’ın “savunmasız gözlemci” yaklaşımı gibi örnekler üzerinden, duyguların kültürel ve toplumsal pratikler aracılığıyla nasıl şekillendiği ortaya konuyor. Çalışma, duyguların disiplinlerarası bir perspektifle incelenmesi gerektiğini vurgulayarak alana önemli bir katkı sunuyor.

Akademisyenlerimizi tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz.